Doruk Ata Interstellar Evreninde
Corona virüsü nedeniyle günlerdir evden çıkamıyordum. Günde 8-9 film izler hale gelmiştim yetmiyor tekrar tekrarda aynı filmleri izlediğim oluyordu. Bunlardan en özel olanı belkide interstellar filmiydi.
Bu filmi diğerlerinden ayıran ise anlamıyor oluşumdur sanki izledikçe daha da az anlıyordum. Yine bir gün filmin tekrarını izlerken kapı zili çalmıştı.
Kapıyı açtığımda karşımda Profesör Brand ve yardımcısı Tars vardı. Özel bir görev için geldiklerini ve yardımıma ihtiyacı olduklarını söylemişlerdi. Ama dışarıda corona virüsü varken evden çıkamayacağımı söyledim.
Görevin Dünya'da değil uzayda olduğunu ve orada corona gibi virüslerin yaşayamadığını söylediler. Zaten işsizdim ve günlerdir evden çıkmıyordum bu uzay işiyle hayatıma heyecan katabilirim diye kabul ettim.
Nasa merkezine gittiğimizde ise görevin, Dünyanın etrafındaki uzay çöplerini toplamak olduğunu söylediler. Bildiğin çöpçülük yani ama maaşı iyidir ve en azından devlet işi diyerek başladık uzayı temizlemeye..
Görev arkadaşı olarakta Tarsı yanıma vermişlerdi ama bu Tars ibnesi sadece akıl veriyor ve karizmatik ses tonu ile bana durum bildirilerinde bulunuyor.. İtin ingilizcesi de daha iyi olduğu için nasa ile bağlantılar falanda hep o kuruyordu. benim konumum ise uzaya gönderilmiş maymundan farksızdı..
Tabi ön plana çıkma arzum ile değişik işlere girmeye karar verdim.. Hemen, ay tars bana birşeyler oluyor başım dönüyor dedim.. havalı gözüksün diye kontrolümü kaybediyorum diye fısıldadım..
Bu it hemen benim amirim gibi heyecanlanıp sorumluluğu ele aldı.. Beni kucakladığı gibi uzay gemisine götürdü..
Kucakladığı sırada bunun arkasındaki boarda yer alan bir çipini söküp cebime koydum... Gemiye girince bir anda yere yığıldı..
Dedim madem uzaya çıktık bari marsa falan gidelim hayat var mı bakayım dedim.. En azından namım yürür 5 yıllık görevi boyunca çöp temizledi diye anılmak istemezdim..
Çıkarttım mikrofonu ve kulaklığı, web came'de sakızları yapıştırdım ki nasa planımı hemen öğrenmesin.
Kalkıp acemi bir şekilde yanıma yürüdü.. Cilveli bir ses tonuyla merhaba ustam dedi.. İşe yaramıştı artık hem bir uşağım, hemde seksi bir ses tonuna sahip kadın robot vardı yanımda..
Yeme içme sıkıntım yoktu ama bu gemiyi nasıl kaldıracağımı günlerce düşünmeye başlamıştım, tabi seksi düşünmediğim anlarda... Kolay değildi 7-8 aydır uzaydaydım ve elime hiç bir kadının eli değmemişti.
Tarsın önümde bir kaçısı vardı ki insanlığımdan utanıyordum..
Sonra ise beni tercih etmesinden ötürü eleştiri yağmuruna tutulan Profesör Brand, yer çekimi kanunu çözemeden corona illeti yüzünden ölmüştü.
Tıpkı Marslı filmindeki, Markı kurtarma opersyonunu tars için uyguluyorlardı.. Milliyetçi duyguları iyice kabarmış amerikan halkı New york times meydanında toplanmış, göz yaşları içinde tarsı kurtarın pankartları açıyordu..
Nasadaki psikologlar neredeyse her gün benimle görüşüyor ve bu yaptığımın insani tarafı olmadığı konusunda beni ikna etmeye çalışıyorlardı. Ben ise göz yaşları içinde onları dinleyip, acaba pişmanlıktan yırtabilir miyim diye düşünüyordum.
Biliyordum ki tek istedikleri Tarstan başka bir şey değildi. Ondan kurtulursam eski işime devam edebilirdim diye düşünerek, dünyanın üstündeyken kapıyı açıp Tarsı aşağıda ittim.
Bir yandan dünyaya doğru düşen tarsı izlerken diğer yandan nasadaki çığlıkları işitiyordum. Olan biteni anlamamıştım istedikleri tars değil miydi diye düşünürken, bir anda tarsın dünya atmosferinde yanarak kül oluşuna tanık oldum.
Bu filmi diğerlerinden ayıran ise anlamıyor oluşumdur sanki izledikçe daha da az anlıyordum. Yine bir gün filmin tekrarını izlerken kapı zili çalmıştı.
Kapıyı açtığımda karşımda Profesör Brand ve yardımcısı Tars vardı. Özel bir görev için geldiklerini ve yardımıma ihtiyacı olduklarını söylemişlerdi. Ama dışarıda corona virüsü varken evden çıkamayacağımı söyledim.
Görevin Dünya'da değil uzayda olduğunu ve orada corona gibi virüslerin yaşayamadığını söylediler. Zaten işsizdim ve günlerdir evden çıkmıyordum bu uzay işiyle hayatıma heyecan katabilirim diye kabul ettim.
Nasa merkezine gittiğimizde ise görevin, Dünyanın etrafındaki uzay çöplerini toplamak olduğunu söylediler. Bildiğin çöpçülük yani ama maaşı iyidir ve en azından devlet işi diyerek başladık uzayı temizlemeye..
Görev arkadaşı olarakta Tarsı yanıma vermişlerdi ama bu Tars ibnesi sadece akıl veriyor ve karizmatik ses tonu ile bana durum bildirilerinde bulunuyor.. İtin ingilizcesi de daha iyi olduğu için nasa ile bağlantılar falanda hep o kuruyordu. benim konumum ise uzaya gönderilmiş maymundan farksızdı..
Tabi ön plana çıkma arzum ile değişik işlere girmeye karar verdim.. Hemen, ay tars bana birşeyler oluyor başım dönüyor dedim.. havalı gözüksün diye kontrolümü kaybediyorum diye fısıldadım..
Bu it hemen benim amirim gibi heyecanlanıp sorumluluğu ele aldı.. Beni kucakladığı gibi uzay gemisine götürdü..
Kucakladığı sırada bunun arkasındaki boarda yer alan bir çipini söküp cebime koydum... Gemiye girince bir anda yere yığıldı..
Dedim madem uzaya çıktık bari marsa falan gidelim hayat var mı bakayım dedim.. En azından namım yürür 5 yıllık görevi boyunca çöp temizledi diye anılmak istemezdim..
Çıkarttım mikrofonu ve kulaklığı, web came'de sakızları yapıştırdım ki nasa planımı hemen öğrenmesin.
Hızımı sabitledim ve yörüngeyi marsa çevirdim... tabi mars dediğinde öyle iki günde gidilecek yer değilmiş, insan bir süre sonra sıkılıyor..
Baktım Tars yere yığılmış, şarjı bitmiş telefon gibi kırmızı ışık yakıyor.. Filmden de bu meredin resetlenip ayarlanabileceğini biliyorum ya..
Reset için 2-3 noktasına aynı anda bastım.. Baktım yazılar falan akılıyor next next random falan yaptım.. Ülke ve dil ayarları gelince Türkçe yaptım..
Ses tonunu inceltip kadına çevirdim ve espiri derecesini %10 yaptım. Wifi ayarlarını falan tanımlayınca ayıldı bizim keriz.
Kalkıp acemi bir şekilde yanıma yürüdü.. Cilveli bir ses tonuyla merhaba ustam dedi.. İşe yaramıştı artık hem bir uşağım, hemde seksi bir ses tonuna sahip kadın robot vardı yanımda..
Tabi tars ile uğraşırken gemi bilmediğim bir sebepten ötürü, kuyruklu yıldızın birinin üstüne iniş yapmıştı.. Gemiyi ne yaptıysam da kaldıramamıştım, mecburen bir süre orada kaldık..
Yeme içme sıkıntım yoktu ama bu gemiyi nasıl kaldıracağımı günlerce düşünmeye başlamıştım, tabi seksi düşünmediğim anlarda... Kolay değildi 7-8 aydır uzaydaydım ve elime hiç bir kadının eli değmemişti.
Sonra tarz karşımda bir striptizci edasıyla hareketler yapmaya başladı.. Gözüm kararmıştı, Doruk dur sen buraya bir amaç için geldi dedim.. Ama murpy kanunları gayet açıktı bir şey olacaksa olurdu..
Ben buna atladım, tars buraya gel diye bağırmaya başladım.. O sırada gemide yarattığım sarsıntı, yapıştırdığım sakızları bir bir düşürdü.. Tüm dünya tarsı çıplak şekilde kovalamama tanık oluyordu..
Tarsın önümde bir kaçısı vardı ki insanlığımdan utanıyordum..
En nihayetinde robottu ve yorulmuyordu ben ise su içinde kalmıştım.. Buharlaşan astronot elbisemin camını, sarı vilada bezleri ile sildim.. Dünyadan ise binlerce kınama mesajı ekranıma düşmeye başlamıştı..
Ne var lan, gel sen 7 ay burada dursana falan diyordum. Elbette işlerin bu noktaya gelmesini istemezdim..
Sonra ise beni tercih etmesinden ötürü eleştiri yağmuruna tutulan Profesör Brand, yer çekimi kanunu çözemeden corona illeti yüzünden ölmüştü.
Tıpkı Marslı filmindeki, Markı kurtarma opersyonunu tars için uyguluyorlardı.. Milliyetçi duyguları iyice kabarmış amerikan halkı New york times meydanında toplanmış, göz yaşları içinde tarsı kurtarın pankartları açıyordu..
Olası tehlikenin farkındaydım.. Tarsı resetleyip gemi kontrolü ona vermekten, başka şansım yoktu ama benden öylesine korkmuştu ki yanıma yanaşmıyordu..
Nasadaki psikologlar neredeyse her gün benimle görüşüyor ve bu yaptığımın insani tarafı olmadığı konusunda beni ikna etmeye çalışıyorlardı. Ben ise göz yaşları içinde onları dinleyip, acaba pişmanlıktan yırtabilir miyim diye düşünüyordum.
Daha sonra gemiyi eski görevi olan Dünya yörüngesine sokmayı başarmış ve aylar sonra tekrar mavi gezegene ulaşmıştım. Nasa bana korkmamam gerektiğini hatta istersem işime geri dönebileceğimin bile garantisini vermişlerdi.
Biliyordum ki tek istedikleri Tarstan başka bir şey değildi. Ondan kurtulursam eski işime devam edebilirdim diye düşünerek, dünyanın üstündeyken kapıyı açıp Tarsı aşağıda ittim.
Bir yandan dünyaya doğru düşen tarsı izlerken diğer yandan nasadaki çığlıkları işitiyordum. Olan biteni anlamamıştım istedikleri tars değil miydi diye düşünürken, bir anda tarsın dünya atmosferinde yanarak kül oluşuna tanık oldum.
Gerçekten fena sıçmıştım ama ne derler bilirsiniz; “Bir yolunu buluruz. Her zaman bulduk.”
SON
Yorumlar
Yorum Gönder